Quantcast
Channel: Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
Viewing all 18981 articles
Browse latest View live

Tomris Hatun

$
0
0
Tomris veya Tomyris (Türkçe: temir - "demir")[1] MÖ 6'ncı yüzyılda yaşadığı sanılan, Saka kraliçesi.

Tarihteki bilinen ilk kadın hükümdardır.Aynı çağda Pers ve Medya'da hüküm süren Ahameniş İmparatorluğu ile büyük bir mücadeleye girişmiştir. Tomris Hatun barışçıl ama savunmaya önem veren bir yapıya önem göstermiş, bunu bir zayıflık olarak gören Pers İmparatoru Büyük Kiros ise hiç durmadan Saka topraklarına akın düzenlemiştir. Persler Saka topraklarına girdiği vakit yakılmış tarlalardan başka bir şey bulamıyorlardı. Çünkü Sakalar geri çekiliyor ve savaş için uygun bir mevzi ve an bekliyorlar, bu olmadığı takdirde de savaşa girişmiyorlardı. Sakaları kovalamaktan bıkan Büyük Kiros İran'a geri dönmek zorunda kalıyordu. Bir süre sonra kendisine tabî olması ve kendisiyle evlenmeyi kabul ettiği takdirde Tomris Hatun ile uğraşmayacağını vaad etti. Tomris Hatun bunun bir oyun olduğunu biliyordu ve teklifi reddetti.

Buna kızan Büyük Kiros büyük bir ordu toplayarak tekrar Saka topraklarına girdi. Bu orduda savaş için eğitilmiş yüzlerce köpek de vardı. Tomris Hatun artık kaçmanın yarar sağlamayacağını anlayıp uygun bir alan seçip Büyük Kiros'un ordusunu beklemeye başlar. İki ordu aralarında birkaç kilometre kalacak bir biçimde mevzilenir. Güneş battığı için savaşa tutuşmazlar ancak gece Büyük Kiros bir hile düşünmüş ve iki ordunun arasında bir çadır kurdurmuştur ve içinde güzel kızlar ve yiyecekler ve şarap bulunan çadıra ansızın saldırı düzenleyen Tomris Hatun'un oğlu ve beraberindeki kuvvetler, içerideki birkaç Pers'i öldürüp eğlenceye dalmışlardır. Ancak birkaç saat sonra bir baskın düzenleyen Pers kuvvetleri çadırı basıp Tomris Hatun'un oğlu da olmak üzere içerideki Sakaları öldürürler. Tomris çok sevdiği oğlunun ölümüne üzülür. Yemin ederek şöyle söyler: Kana susamış Kirus! Sen oğlumu mertlikle değil o içtikçe zıvanadan çıktığın şarapla öldürdün. Ama güneşe yemin ederim ki seni kanla doyuracağım!

Ertesi gün yapılan savaşı Sakalar kazanır. Ok atmakta usta olan ve savaş arabalarını büyük ustalıkla kullanan Sakalar, savaş köpeklerine rağmen Persleri bozguna uğratır. Ölenler arasında Pers kralı Büyük Kiros da vardır.

Tomris Hatun sözünde durur ve Büyük Kiros'un kesik başını kan dolu bir tulumun içine atar. Tomris Hatun, Büyük Kiros'un kafasını kan dolu bir fıçıya atarak "Hayatında kan içmeye doymamıştın, şimdi seni, kanla doyuruyorum!" der.

Namazsız Ömür

$
0
0
Namazsız Ömür



Namazsız ömür, sigortasız iş gibidir.
Çalış çalış sonu hüsran..




Yok Artık Filmi Yollar Çift Şeritli Yollar Müziği Erkan Koçak Köstendil Taksici Fikret

$
0
0
Yok Artık Filmi Yollar Çift Şeritli Yollar Müziği Erkan Koçak Köstendil Taksici Fikret

Taksici Fikret yok artık şarkısı, yok artık filmi tanıtım müziği, yollar çift şeritli yollar müziği, erkan koçak köstendil taksici fikret yok artık filminde söylediği şarkı



Bir bahar havası bu
Rüzgarınla mevsim değişmez
Mutluluk kafası bu
Kolayca açmaya gelmez

Yollar, yollar , yürüdükçe aşınır
Dağlar tepeler sıra sıra aşılır
Yolum uzun ,kopçam hazır
Yaralar kabuk bağladıkça kaşınır
Yollar yollar çift şeritli bunlar
Yokuşta sallar zalim vicdansızlar
Festival havası bu
Filmine bilet tükenmez

Bir fasıl masası bu
Muhabbet kadehte bitmez
Yollar, yollar , yürüdükçe aşınır
Dağlar tepeler sıra sıra aşılır
Yolum uzun ,kopçam hazır
Yaralar kabuk bağladıkça kaşınır
Yollar yollar çift şeritli bunlar
Yokuşta sallar zalim vicdansızlar

Rabbin Sana Sesleniyor

$
0
0
Rabbin Sana Sesleniyor



Belki çok dertlisin.
Belki yeter artık diyorsun.
Belki kendinden geçmişsin.
Belki de ağlıyorsun.
Belki bu musibetlerin sonunda eline bir şey geçip geçmeyeceğini düşünmektesin..

Duy o zaman!
Rabbin sana sesleniyor :

"..Sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir."
(Zümer-10)


Sinan Akçıl Ebru Şallı'nın evine taşındı

$
0
0
Sinan Akçıl Ebru Şallı'nın evine taşındı





Bir süre önce Acarkent'te kirada oturduğu evi boşaltan Akçıl, sevgilisi Ebru Şallı'nın evine taşındı. Ünlü popçu bir süre önce kişisel eşyalarıyla sevgilisinin evine yerleşti.

Oğullarıyla yaşayacak
Sinan Akçıl, 1.5 yıldır birlikte olduğu Ebru Şallı'nın Ulus'ta lüks site içindeki evinde oğulları Beren ve Pars'la birlikte yaşayacak. Şallı'nın bir röportajında, "Erkek dediğin Maserati'ye biner, Rolex takar" açıklaması üzerine Akçıl ikinci el Maserati almış, bir süre önce o otomobilini de satmıştı.

Hayat diyorum ne garip

$
0
0
Hiç düşündün mü; bir tırtıl kozasından çıkmak istemezse ne olur?

Uyandın; önünde bir kapı. Gidenler var ve gidemeyenler. Şimdi bir karar vakti; kalmalı mısın? Peki ya kalmak, gidemeyenin hapsi mi? Hayır, hiç sanmıyorum. Kalmak, kendini adamış olanın işi; ne benim, ne de senin. Biz gitmeliyiz çocuk. Tutkularımız içinde savrukça kaybolmak için. Bir daha asla “biz” olamayacak kadar çok sevmek için.

İşte, şimdi dışarıdasın. Karşında izler ve hiç çıkılmamış yollar var. Kanacak mısın izlere? Hayır, bunu yapmamalısın. Bir başkasının izinden gidersen, asla kendine ait bir iz bırakamazsın çünkü. Sen hep yaşamalısın, arkanda bıraktıklarınla.

Ellerin boş, ama kalbin umut dolu olduğunda bilmediğin bir yol tek hazinendir. Yoldasın şimdi; iki yerin arasında değil, sonsuzluğun kalbinde duruyorsun; soluksuz ve dolambaçlı. Bitmez görünüyor, belki de bitmesini istemediğin için.

Gidiyorsun. Bazen önündeki sis yolunu kaybettiriyor. Böyle olduğunda içindeki sise tutun. Sakın şüpheye düşme; burası hayatı kaybedenlerin değil, hayali kazananların yeri. Kalbinde sınırları olan biri bu mesafeleri aşamaz.

Bazen birlikte yürüdüklerin olur. Bazen biter. Çünkü sen ayrımları seviyorsun. Bıraktıkların belki artık yanında değil; ama yol asla unutturmaz çocuk. Unuttuğunu sandığında, en fazla uyuşmuşsundur. Belki hayatında yoktur, ama bu kalbinde olmadığı anlamına gelmez. Sen sadece yokluğuna alışmışsındır.

Ve şimdi, ben de gidiyorum. Hayır, ben senin aksine, yürümüyorum. Duraksız ve çıkmaz sokaklarla dolu bir yolda, kendimi geride bırakıp, hatıralarıma tutunmuş, gidiyorum.

Rüzgâr, al beni.

İngiliz tuzunun farklı kullanım alanları

$
0
0
İngiliz tuzunun farklı kullanım alanları




Epsom tuzu aslında bildiğimiz tuz ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir kimyasal bileşiktir. İngilizce ismi "Epsom” olan İngiliz tuzunun kimyadaki ismi magnezyum sülfat (Sulfate desoude) olup suya konulduğunda eriyen ve beyaz şeffaf toz bir görünüme sahip olan bir bileşiktir.

İşte İngiliz tuzunun kullanım alanları:

Sebze yetiştirin: Sağlıklı meyve ve sebze üretmek için magnezyumun çok yararı vardır. Bunun için bir çorba kaşığı epsom tuzunu 3 litre suyun içine karıştırın. Meyve veya sebzelerinizi bu suyla sulayın.

Cildinizdeki kuruluğu alın: Magnezyum ve sülfat cilt üzerinde etkili bir temizleyicidir. Yüz temizleyicisinin içine bir tutam epsom tuzu ekleyin. Cildinizin pürüzsüz olmasını sağlarken, ince çizgilerin oluşmasını da önler.

Sert su lekelerini giderin: Banyonuzda sürekli yıkanmaktan dolayı sert su lekeleri oluşur. Bu lekeleri çıkarmak o kadar da kolay değildir. Epsom tuzu ile banyonuzu ovarsanız, su lekelerinden eser kalmadığını göreceksiniz.



Daha beyaz dişler: Epsom tuzları ile dişlerinizi fırçalamanız halinde dişleriniz bembeyaz olacaktır. Ayrıca boğaz ve ağız gargarası olarak da kullanabilirsiniz.

Saçınıza masaj yapın: Saçlarınızın sağlıklı ve bakımlı olması için eşit miktarda epsom tuzu ile saç kremini karıştırın. Bu karışım ile saçınızın derisine masaj yapın ve 10 dakika süreyle bekletin. Duruladıktan sonra saçlarınızdaki farkı göreceksiniz.

Yumuşak çamaşırlar: Çamaşırlarınızın doğal bir şekilde yumuşak olmasını istiyorsanız, durulama suyuna epsom tuzu ilave edin.



Morlukları gideriyor: Vücudunuzun bir yerini çarptığınız zaman morarır ve ağrır. İki yemek kaşığı epsom tuzunu bir fancan suyun içine döküp karıştırın. Sonra bu karışıma batırdığınız bezi morlukların üzerine koyun. Morluk ve ağrı hızlı bir şekilde yok olacaktır.

Fareleri uzaklaştırır: Çöp kutusu evinizin dışında ise farelerin gelmemesi imkansızdır. Eğer çöp kutusunu etrafına epsom tuzu serperseniz, fareler kokudan rahatsız olacak ve çöpünüze gelmeyecektir.

Önemli not: Özellikle mide ve bağırsak bozukluklarında, karın ağrılarında bağırsakları temizlemek amacıyla doktora danışmadan kullanmamak gerekir.

Gidiyorum bu defa

$
0
0
Gidiyorum bu defa
Çok şey hissedip,
Hiç bir şey yazamadığım zamanlarda, ağlarım.

Milyonlarca şey vardır aklında,
Hakaretler,
... Beddualar,
Küfürler,
Yalvarışlar,
Dualar..
Sorular,
İsyan.
Hiç birini anlatamazsın ama,
Anlamayacaklarmış gibi gelir.
Ya da,
Düğüm düğümdür boğazın,
Sesiniz kesilmiş gibi hisseder,
Söylenmek istenen her neyse içine hapsedersin.
Öyle işte,
Öyleyim bu gece..
Bir o kadar da yorgun ve hırçın.
Çık diyor bir yanım yerle bir et bu şehri,
Cinayet işle,
Körkütük dolan caddelerde,
Küfür et, bağır.
Kimseyi sevme, saygı duyma, sahiplenme, gülme yüzlerine, destek olmak dertlerine,
Güvenilir olma,
Çünkü canın yanıyor.
Diğer yanım kahkaha atıyor sonra sinsice,
Otur ulan !
Mecbursun der gibi bakıyor suratıma.

Tam da böyle birşey yaşadığım işte.

Önce kabulleniyorsun,
Yalanlarını, ihanetlerini, seni sevemeyişini,
Bile bile kollarında buluyorsun kendini.
Önce umutlanıyorsun,
Yeminlerine inanmak istiyorsun,
Binlerce kaçış planını yok ediyorsun bir saniye göz göze gelince,
Sarınca öyle güzel.
Giderse, öleğini sandığından,
Kalması için susuyorsun.
Sustukça tepiniyor üzerinde,
Acıyor diyemiyorsun,
Yapma diyemiyorsun..
Seviyorum diyebiliyorsun çevrendeki insanların şaşkın bakışları doğruluyor üzerine.
Önce kanatıyor seni, sonra merhem niyetine dokunuyor.
Aynı yeri tekrar tekrar kanatıp, dokunuyor.
Koşaradım uzaklaşıyorsun önce,
Henüz gözden bile kaybolamamışken ölüradım geri dönüyorsun.
Herşeyi unutmuş gibi hemde.
Söylediklerinden çok duymak istediklerini, işitiyorsun..
Yokluğunun seni yarım bırakacağı fikri çeliyor aklını,
Ve hep o suçluymuş hissi.

Sonra aynalara bakamıyorsun,
Gün geçtikçe kendine bile yabancılaştığını farkediyorsun,
Üstelik hala dağ gibi yüreğinde sevda..
Ama kalmanın korkaklık olduğunu kabulleniyorsun içten içe..
İkinizin bir gece sığmadığı gerçeği çarpınca yüzüne,
Söyleyecek sözünüz,
Gülüşecek sebebiniz,
Kavga etmek için bir nedeniniz olmadığında,
Kalmak korkaklık oluveriyor.
Yokluğunda canının canın cayır cayır yanacağını bildiğin için kalmak, acizlik.
Üstelik hayatına yaptığın en büyük kahpelik.

Yürekli çocuğumdur ben,
Pes etmem,
Kolay vazgeçmem,
Yansa da dilim gerekiyorsa su içmem.
Aynı yolda koşarken yediğim çelmeleri saymak yerine, doğrulurum düştüğüm yerden...
Acıtıyor diye sevgili,
Aşkı hiç etmem...

Ama gitmek gerekiyor bazen,
Kendini kandırmaktan vazgeçtikten hemen sonra,
Ve kanmaya fırsat vermeden bir daha,
Gözlerine bakmadan yani..
Seni buruşturulmuş bir kağıt gibi fırlatıp, sonra tekrar yazmasına izin vermekten sıyrıldıktan hemen sonra,
Korkularının üzerine yürümek gerekiyor.
Kalmamak yani.

Gitmek gerekiyor bazen..

Gidiyorum sevgilim,
Sevemeyişinle gidiyorum,
Kandırılmışlığımla,
Ve ettiğin yeminlerin imansızlığıyla..
Gidiyorum bu defa..

Sen çünkü, ateşe atlamaksın artık gökyüzünden hemde balıklama.

Son ol istedim ama,
Sonum olsun yokluğun
Nasılsa varlığım kadar dokunmaz umruna.

ForumAşkı Gazetesi 1. Sayı

Beni biraz anlasaydın ne olurdu

$
0
0
Beni biraz anlasaydın ne olurdu


İçimdeki fısıltıları duyuyor musun kar tanesi...
Duyamazsın...
Bir tek ben duyabilirim onları...

Peki içimdeki kara bulutları görmüyor musun kar tanesi...
Artık onları hiç göremezsin...
Çünkü onları sevgi bulutları örttü...

Kar tanesi...
Hani olur ya havalar soğur...
Sonbahar gelir yapraklar dökülür dalından...
Hani kırlangıçlar göçer ya;
Yollara dalıp dalıp bakarım ya...
İşte o zaman beni birazcık anlasan ne olur kar tanesi...


Yine bana sorular soruyorsun değil mi?
Konuşmasan bile bakışlarından belli...
“Niye öyle uzaklara daldın öyle...
Uzaklarda boğulursun” diye...
Ama oralarda sevginin umudu var...
Daldığımda beni birazcık anlasan ne olur kar tanesi...

Neden çatıyorsun kaşlarını?
Biliyorum yine ağladığım için...
Ama elimde değil ki...
Gözyaşları hiç yalan söylemez ki...
Kar tanesi...

Elveda kar tanesi...
Ben masmavi sevgi denizine gidiyorum...
Çok uzaklara...
Sevgi diyarlarına yelken açıyorum...
Beni biraz anlasaydın ne olurdu...

Mutluluğu taşıyamayansın

$
0
0
Mutluluğu taşıyamayansın

Birgün sessizliğim oluyor boğuyorsun kelimeleri içimde…
Birgün çığlığım oluyor döküyorsun içimdeki kırıntıları düşüncesizce…
Bazen yalnızlığımsın içinde kaybolduğum…
Bazen kaçmak istediğim duygularım…
Korkuyorum senden…
Belki de alıştığım sensizlikten…
Bir geliyorsun bir gidiyorsun…
Gözlerimde göremediğimsin…
Yüreğimde bulamadığımsın…
Sen bende bilinmeyensin !
Ve sen
Anlattıklarımdan çok anlatamadıklarımsın…
Bağladım elimi kolumu çaresizliğim yüreğimin düğümü…
Sen
Unutulan
Sen
Tükenen
Umutlarımsın…
Mutluluğu taşıyamayansın !

Böyle severim yar

$
0
0
Böyle severim YAR...
Öncesinden başlayıp sonsuza giden dalga
Hep aşka kavuşma özlemiyle atılır kıyıya.
Dalga seven - kıyı sevilendir.
Dokunur parmaklarının ucuyla sevdiğine dalga
Ve döner hep geriye
Bilir kavuşamayacağını ama hep koşar kıyıya
Her bir dokunuşunda aşkına verir bedenini hesapsızca
İşte ben de seni böyle severim yar.

Yar bilir misin dağ başında açan uçurum çiçeklerini?
Bilirler görünmeyeceklerini. ..
Sevilmeyeceklerini. ..
Koklanmayacakları nı...
Okşanmayacakları nı...
Ama inatla açarlar aşkla sevgiyle özlemle.
Hep beklerler gelmeyecek sevgilinin onu kucaklamasını
İşte ben de seni böyle beklerim yar.

Yar ipek böceğini bilir misin?
Onun kozasının içinde ördüğü o ipliğe olan aşkını
Bilir o ördüğü ipliğin kendisinin ölümü olacağını
Ama aşkına feda eder kendini.
Öyle verir kendini yarenine korkusuzca
İşte ben de kendimi böyle veririm sana yar.

Yar ağaç ile meyvesinin aşkını bilir misin ?
Meyvesini vermelidir ağaç yeniden doğmak için
Öyle zorludur ki ayrılmaları
Verir meyvesini ağaç
meyve tohum olur tohum kök olur
Ve yeniden doğar ağaç kendi meyvesinden
İşte bende böyle yar;
Yok olmayı göze aldım tekrar sende doğmak icin

Bize aşkı öğret Allah’ım!

$
0
0
Bize aşkı öğret Allah’ım!




Biz aşkı unuttuk Allah’ım
Hatırlatasın diyedir bu yakarış
Önce İbrahim’e öğrettin aşkı.
Hiçbir öğretinin ve hiçbir numunenin olmadığı
yalın bir zaman diliminde başladı hayata İbrahim.
Tüm yakınları ve tüm gördükleri
görmediklerini inkâr eder haldeydi.
Ama sen bırakmadın onu.

Aşkı verdiğine aşkı yazgı kılmıştın çünkü.
Vedûd bir ihsan ile yıldızları astın İbrahim’in göğüne.

Zemheri akşamlarının alazında gözlerinin kıblesine bir avuç dua sürdün.
O duaydı İbrahim’i yıldızlara mahfuz eyleyen.
O yıldızlardı İbrahim’e güneşi gösteren.
Güneş ki İsmail’in boynuna bilenmiş bıçağın üstündeki ağlayış.

Ey İsmail’i İbrahim’in aşkına kanıt eyleyen Rabbim.
İbrahim ateşleri suya çevirirken biz serin sularda yanıyoruz.
Ama biz seni unutsak ta sen bizi unutmazsın biliyorum.
Bize de ateşleri güle çevirecek bir muştu ver
ey gök kuşlarının kanatlarına umut haleleri dokuyan Rabbim.
Ver ki yeryüzüne adını fısıldayan güller yetişsin üzerimizde.
Ey karıncanın göğsüne aşkı mimleyen Allah’ım!
Yusuf’u gölge kıl güneşimize.
Gömleğimizdeki kan lekeleri onun sevdasıyla dokunsun.
Züleyha’nın yağmurları andıran güzelliğine karşı bize Yusufluk ver.
Yalancı güneşlerin yaldızlarıyla aydınlanırken çağ
bizleri aşkın zindanında karanlığa mahkum et.
En güzel rüyaları karanlığa en çok alışan gözlere nasip edersin biliyorum.
Düştüğümüz bu kuyunun sonu yok Rabbim.
Bize Yusuf’un ceylan karası gözlerinden damıttığın kavli rüyaları bahşet.
Yakup eyle bize geceyi Rabbim.
Sabrın ve inancın kesiştiği izdüşümde bize teslimiyetin esrarını ver.
Acıdan kör olmuş bir çift göz ile aşkın sonsuz diyarını gözlemeyi nasip et.
Kalbimize nisyan ile gömdüğümüz sırları ifşa et Rabbim.
Gizli bir aşk koy gönlümüzün çerağına.
Ki hazineler gizli olduğu için değerlidir biliyorum.
Bize öyle bir Yakupluk verki;
bir Yusuf için binlerce gözümüzü sabrın ateşiyle milleyelim.
Bizleri sonsuz merhametinle cezalandır Rabbim.
Biz ki bir Mim esrarında uyandık Nûn’a.
Tüm harflerin ortasında üç harfin kudsiyetine iman ettik.
Ve tüm süruriyetimizle “ah minel aşk” dedik.
Aşkı mukadder eyle kalbimize ey Aşkın Sahibi.
Etrafımıza örülen tel örgülere karşı bize direnecek güç ver.
Kınayanların karşısında Musa’nın âsâsı eyle kalbimizi.
Tüm görkemli ihtişamların ve tüm işkencelerin arasında
hepsine karşı koyabilecek bir inanç ver.
Haykırmamıza ve bağırmamıza izin verme Rabbim.
Meryem’e nasip ettiğin suskunluk ile beze sesimizin ehrâmını.
Ve Muhammed.
Aşkı var eylediğin güzellik aynası.
Yetim bir ağacın yapraklarında ışıldayan nur halelerinin adı.
Muhammed.
Bize O’nun güzelliğinden sıçrayan tüm zerrecikleri nasip et Allah’ım.
O ki aşksızlıktan taş kesilmiş bir şehrin taşlarına bile aşkı öğretti.
Bilal’in göğsündeki kayadan dökülen gözyaşlarına şahidiz Yarabbi.
Taif’li çocukların küçücük ellerinden fırlayan taşların hüznüne şahidiz Yarabbi.
Şahidiz aşka ve aşkın imanına.
Bize Peygamber’in ayak izlerinden derlenen gül kokularını nasip et.

O’nun muhlis yüzündeki esrarı çiz gözlerimize.
Biz aşkı unuttuk Allah’ım.
Bize sevmeyi öğret. Tüm kainatı temizleyen bir rahmet yağmuru gibi.
Tüm yağmurları ellerindeki duaya râm eyleyen Hak aşıkları gibi.
Bize aşkı öğret Allah’ım!..

Bir ömür düştü payıma

$
0
0
Bir ömür düştü payıma.
Tufan!
Çıldırmak için...

Düşler besledim güpegündüz
Dövüşmek için...
Uçurumlar besledim
Düşmek için!...

Artık bulduğun her sevgi kırıntısına sımsıkı kenetlen
Bırakma sakın gitmesin; büyüdün artık iyi ört günlerinin üstünü üşütmesin...

Cok doğru aslında

$
0
0
Cok doğru aslında


Her insan fotoğraflarda güzel çıkmadığını düşünür, aslında belkide en güzel çıktıkları yerler fotoğraflarıdır, öylece dururlar çünkü. Yalan söylemezler, bırakıp gitmezler, nankör olmazlar, arkadan konuşmazlar, kalbini kırmazlar, seni aldatmazlar, ihanet etmezler. Fotoğraflar sadece susar, bakar. O yüzden gelmesin gidenler, bir fotoğraf göndersinler yeter.

Kalbin ağlasada gülümse inadına

$
0
0
Kalbin ağlasada gülümse inadına
Düşler takıp saçlarına yürü umutlara..
Düşler takıp saçlarına yürü rüzgarlara..
Kurduğun hayalleri ayazlar yıksada
Sen yeter ki hep ümit et,
Hayat döner sana..
O pembe gülyüzünü kederle soldurma
Dalda ki son yaprak gibi
Sarıl hep hayata
Kurduğun hayalleri ayazlar yıksada
Sen yeter ki hep hayal et,
Hayat döner sana..
Unutma !
Göğün asıl rengi mavidir
En kör gece bile sabahtır sonunda
Kalbin ağlasada gülümse inadına
Düşler takıp saçlarına yürü rüzgarlara..
O pembe gülyüzünü kederle soldurma
Daldaki son yaprak gibi
Sarıl hep hayata
Geçerken acılardan gülmeyi unutma
Fırtınalara direnmektir yaşamak birazda
Kurduğun hayalleri yağmurlar yıksada
Sen yeter ki hep ümit et,
Hayat döner sana...
Sen yeter ki hep ümit et,
Hayat döner sana...

Her gece üstüme yıkılan binlerce duvar var.

$
0
0
Her gece üstüme yıkılan binlerce duvar var.
Kalbimin derinliğini yitirirken gözlerim,
duygularım kördüğüm..
üşüyorum..
taaaa yüreğime yüreğime vuruyor Sensizlik…
diplerdeyim
dağ başı yalnızlığında şimdi kelimelerim;
kimsesiz…
rüzgarın ıslığında saklı düşüncelerim
bir çekirdek “çıt”lamasında ürkek bakışlarım
çocuğun uçurtmasında asılı göz bebeklerim
bisikletin tekerinde dönüyor açmazdaki düşüncelerim..
bir kayıp sevdanın yalnızlık hüznü parlayan
ağlamaklı bir çocuğun düşündeki kırmızı araba,
yada ıssız bayırlarda geceye ıslık çalan çoban ıslığı…yalnızlığımda…
yangınların isini taşıyan yüreğimde
suskun taş duvarlar gibi ıssız ve sağırım kendime
kapattım kepenklerimi
artık hüzün duyguları
her gece sabaha dek üzerime yağan
evet,
gül renkli baharlar vardı kelimelerimden damlayan
görebilseydin ,
fark edebilseydin
eğer…
ve bu sefer kelebek dokunmadı yüreğine hafifçe
bu duygu yüklü, yağmurlara sığınmış
baharları her daim içinde taşıyan kızın…
duvarlara döndü
hüzün duvarlarına
yüreği…

Bazen susmak gerekiyormuş

$
0
0
Bazen susmak gerekiyormuş,
bazen bomboş bakmak gerekiyormuş
hayatın yalanlarına;
anlamaya çalışmak saçmalık..
anlamadan yaşamak gerekiyormuş,
zaman degilmiş gideni getiren;
aslında zamanmış varolanı götüren,
Ama bazen unutmak gerekiyormuş unutulma pahasına…

ForumAşkı Gazetesi İstek Öneri Şikayetler

$
0
0
ForumAşkı Gazetesi İstek Öneri Şikayetler




Fa Gazetemizi bugünden itibaren yayınlamış bulunmaktayız.
Gazete için düşünceleriniz sizin istekleriniz bizler için önemlidir.
Gazetede yayınlanmasını istediğiniz
amatör şiirler,yazılar,hikayeler sizlere özel yazıları yayınlamak bizleri memnun eder.
Her ay yapılacak olan gazete röportajında yer almak isteyenler de bu başlık altından veya Özel mesaj yolu ile bildirebilirler.
Gazete ile ilgili fikirlerinizi,olmasını istediğiniz şeyleri,önerilerinizi
bu başlık altından bizlere iletirseniz sizlerinde okumaktan keyif alacağı ve isteklerinizi karşılayacak
çalışmalar ortaya çıkmış olur.

Nadia Hashimi - Kabuğunu Kıran İnci Kitap Tanıtım

$
0
0
Nadia Hashimi - Kabuğunu Kıran İnci Kitap Tanıtım



"Goodreads Okurlarına Göre 2014'ün En İyi On Romanından Biri"

"Dokunaklı bir aile hikâyesi... Şaşırtıcı, gizemli ihtişamıyla bir Afganistan portresi ve Afgan kadınlarının devam eden mücadelelerine tutulmuş bir ayna."
-Khaled Hosseini, New York Times en çok satan kitaplar listesindeki "Uçurtma Avcısı" kitabının yazarı-

"Afgan-Amerikalı yazar Nadia Hashimi'nin bu ilk romanı güçsüzlüğün, kaderin ve Khaled Hosseini, Jhumpa Lahiri ve Lisa See'nin eserlerindeki duygusal tınıyı ve kültürel niteliği birleştiren kendi kaderini çizme özgürlüğünün yakıcı hikâyesidir."

Kâbil, 2007: Taliban sokaklara hükmetmektedir. Madde bağımlısı bir babası olan ve hiç erkek kardeşi olmayan Rahima ve ablaları evden dışarı bile çıkamaz, okula gidemezler. Tek umutları eski günlerdedir. Küçük Rahima, evlilik çağına gelene dek erkek çocuk gibi giyinip bu şekilde davranmasına izin veren "Bacha Posh" geleneği sayesinde hayal bile edemeyeceği bir özgürlüğe kavuşur... Bu da onu tamamen değiştirecektir.

Ama ailesinde bu sıradışı geleneği uygulayan ilk kişi Rahima değildir. Yüz yıl önce, büyük büyük anneannesi Shekiba da aynı şekilde kendini kurtarmış ve bir aile kurmuştur. Bu değişim onu ıssız bir köyde sürdüğü mahrumiyet içindeki hayattan alıp kralın Kâbil'deki sarayının zenginliğine taşır.

Kabuğunu Kıran İnci, zamanda gidip gelerek, aralarında yüz yıl olmasına rağmen aynı cesarete sahip olan bu iki kadının olağanüstü öyküsünü iç içe geçmiş olarak anlatır. Özgürlüğün olduğu bir hayata geri dönebilecekler mi? Dönemezlerse, hayatlarına nasıl devam edecekler?
(Tanıtım Bülteninden)
Viewing all 18981 articles
Browse latest View live